24 Eylül 2018 Pazartesi

Kahverengi değil Kahperengi gözler!.. (Hande Altaylı)

Hande Altaylı bu kitabı ile bana gönlüme Merhaba dedi.
Evimin hemen dibinde kültür merkezi var ve kültür merkezinin güzel mi güzel kocaman bir kütüphanesi. İşte orada gezerken görüp bir zamanlar adını çok duyduğum bu romanı alıp okumamla başladı her şey. Önce Hande Altaylı'nın kalemine sonra kitabın kurgusuna bayıla bayıla okudum.

İlk önce karakterlere sonra ise hikayeye vuruldum.
Bazı yerlerinde üzüldüm, yüreğim kırıldı. Bazı yerlerinde ise eğlendim, mutlu oldum.


Narin'in yaşamak zorunda bırakıldığı o yıkık çocukluk dönemi, 
Moskof Recebin vurdum duymaz bencil babalığı,
Kara Hatice'nin pısırıklığı, evlat sorumsuzluğu,
Fuat karakterinin dengesiz, ne istediğini bilmeyen halleri...

Yordu, kızdırdı,üzdü.
Ama yine de okuttu, sevdirdi.

Bir kitaptan beklediğim her şey vardı hemde fazlasıyla.
İçine aldı beni götürdü uzaklara gezdirdi sonra birden küt diye olduğum yere bıraktı. 

Kahperengi kitabı diziye uyarlanıp Merhamet olmuş ama evinde tv bile olmayan bana dizi izlemek biraz fazla sanırım. Birde uyarlamaların başarısızlığı var ki bence hayallerimdeki gibi kal Narin ve ben hep seni hatırladıkça o burukluğu yaşamaya devam edeyim.




17 Ağustos 2018 Cuma

Huzur ve Ben!


Sevdiğim herşey yanımda olsun benden mutlusu yok. 
Çocukları parka götürünce ben :) 
Çünkü sevdiğim herşeyi torbaya doldurup tüm gün pinekliyorum, bir ağaç altında, bir bank üstünde bir kaydırak ucunda seviyorum galiba huzuru hobilerim de aramayı.
Ve yalnızlığımı...




8 Ağustos 2018 Çarşamba

Merhaba Özlediğim Blog Dostları :)


Ne kadar uzun zaman oldu değil mi birbirimizden haber almayalı?
Çok özledim blog okumayı derken şuan yazmayı da çok özlediğimi fark ettim.
'SOSYAL MEDYA' sosyal medya diye anılmaya başlamadan önce ne sıcak dostluklar ne kaliteli okuyucular vardı buralarda değil mi?

Sahi nerelerdesiniz? 
Hala buralarda mısınız? 
Bir çoğunuz hala aktif az önce baktım ve nasıl mutlu oldum anlatamam :)

Ben yine bol bol yazmak bol bol okumak arasındayım bu aralar. Ama önce blogumu yenilemek istiyorum çünkü artık açıklama kısmının beni doğru anlatmadığına karar verdim.

Arkadaş ortamları bebek partileri yada kalabalık kahvaltı masalarının bana iyi gelmediğini anladım.

Artık sadece ben varım mesela sadece ben ve ben.
İki yıl olacak kasım ayında kendimi bulalı kendi yolumu çizeli. 
Yaş 27 geç kalmış sayılmam değil mi?
:))

Bir araya gelince bol sohbetli kahkahalı ortamların aslında öyle olmadığını gördüm,
sonra en yakınım dediğin ve kahvenin yanına dertlerini de katık ettiğin dostunun aslında başka bir çok kişi içinde dost olduğunu fark ettim,
kendi doğrularını sana empoze etmeye çalışan,
yapamayınca eleştiren, senin doğrularına çamur atan, kendi hayatını kusursuz görüp sana AMA diye başlayan cümleler kuran, kendi çocuğun hatalarını kapatmak için senin çocuğuna müdahale eden, 
kendinde olmayan yenilikleri sende görünce haset edip kıskanan, ve en önemlisi hep ben ben ben diyen kişilerden o kadar sıkıldım ki 2 yıl olacak tamamen arındım ilk önce kötüleri çıkardım hayatımdan sonra tüm mecburiyetlerimi. 

Yapmak zorunda değilim dedim mesela.
Görmek, konuşmak yada selam vermek.....
Artık kimseye bir şey yapmak zorunda değilim, gülümsemek bile....
çünkü benim isteyerek yaptığım şeyler onlar için bir lüksmüş neden mi?

Çünkü onlara bir tek ben kıymet veriyor muşum zaten! 
Bir tek ben selam veriyor değer veriyor önemsiyormuşum.

İşte böyle bir dönemi atlatıp artık sadece kendim kaldığım zamanda döndüm aranıza.
Belki de böylesi en güzeli olacak :) 

4 yaşında bir kız çocuğu, 5 aylık bir erkek bebek annesi olarak yazıyorum bunları 
:)
Galiba tam öğremem gereken dönemde öğrendim bir çok şeyi yeterli ve deneyimli bir ebeveyn olmak için gerekli olan herşeyi bir bir atıyorum heybeme.....

Siz de tanık olur musunuz bende ki bu büyük değişime?..