29 Nisan 2012 Pazar

Hatırlanmak güzeldir!

Canınız dışarı çıkmak istiyorsa ve nereye gideceğinizi bilmiyorsanız. Benden size bir tavsiye Tuhafiye ve Hobi dükkanlarına uğrayın.

Gezinirken gördüğüm malzemeler aklıma farklı tasarımlar getirir. Bende ona göre tüller, kurdelalar, boncuklar, boyalar alırım.
Ama hemen yapmak bir türlü nasip olmaz. Onlar için ayırdığım kutunun içinde fark edilmeyi beklerler.

İşte tam bir yıl önce böyle bir gezi sonrası aldığım boncuklar


 Bugün pazar kahvaltısından sonra bakınma bahanesi ile kilere girince boncukları fark ettim. Biraz derinlerde ise boncuklara uygun zincirde almış olduğumu gördüm. Öncesinde bir kendime kahve yapıp oturdum başına.

Önce bu dore olan 
Sonra ise lame olan bitti.

an itibari ile iki adet kolye sahibi oldum. Ve kilerden bir kutu eksilmiş oldu.
Yani mutluyum :))

28 Nisan 2012 Cumartesi

Gecenin özeti.

Ve gece 3:30 da biter yatağın yolu zor bulunur. Öğle güneşine kadar kafa bir türlü toparlanamaz.
Neyse...


Ha yazdım ha yazacağım derken öğlen, internet hızlanacak derken akşam olmak üzere. O yüzden sizleri daha fazla merakta bırakmamak adına hızlı hızlı karalamaya başlıyorum.

Önce Kalabalıktan dolayı Pes yüzü göremeyen ben tavla ile idare etmek zorunda kaldım. Ama skor muhteşem di. Dediğim gibi ayrıntılar ve skoru yazmayacağım. Maksat kimse kırılmasın. Bol bol güllü nargile ve muhabbet.



Sonrasında ise çay ve atıştırma faslı
Önce peynirli börek ve ev salçası ile kısır...

Ardından bolca yaprak sarma.
Bolca diye net bir şekilde yazıyorum. Çünkü 5 çaylarında tabağın kenarına iliştirilen 4-5 adet yaprak sarmasına karşıyım. Kardeşim doldur tabağı sarma ile. Sen mutlu biz mutlu.

Ve en son biraz tatlı. Tencerede fincan kek.

Final; Karnımız tok, kalplerimiz mutlu geceyi bitirdik...

27 Nisan 2012 Cuma

Deniz Kulvar başında!

Akşam yemeğe misafirim ve yemekten sonra çaya ayrı bir misafir grubum olmasına rağmen burada oturmuş yazıyorum. Yani sizler  benim önceliğim siniz :D

 :)

Bizim evde Cuma akşamları (her haftanın Cuması böyle) Arkadaş günü yapılır. Cumartesi günü tatil yapacak olan genç tayfa bizim evde toplanır ve PES turnuvası yaparlar. (Skorları söylemek kalp kırıcı olabileceği için konuyu açmıyorum :).

Kafası O gümbürtüyü almayan bedeni genç ama ruhu yaşlı bir diğer tayfa ise bir başka odada nargile tüttürüp (Tütün sağlığa zararlıdır- diyoruz) tavla oynarlar.

Ve eğer iki taraftan birini seçmedi isen (Ki bunu hiç tercih etmiyoruz ama) ortada bir o yana bir bu yana servis yapacağım diye koşturup durursun.

O yüzden en sağlıklısı bir taraf seçip asla çay doldurmaktan anlamaz gibi etrafa masum masum bakmandır.



Ve akşama hala neler yapacağına karar veremeyen ben böylesine bulutlu bir havada belki ilham gelir diye market yollarına düşüyorum..


Döktürdüğüm mamaların fotoğrafları ile dönmek üzere,
Haydin Başbaş

26 Nisan 2012 Perşembe

Pekala millet ölmeden önceki son yazımı okuyorsunuz! (Doğum günü çocuğu iyi ki varsın)

Biraz sonra baş ağrısından gebermek üzere olduğum için tüm haklarımı helal ediyor sizlerin etmesini diliyorum...
:)

Baş ağrı sebebi olarak uzuuuuun bir günü 1 yaş kutlamaları ile geçirmek sebebi ile olduğunu söyleyebilirim.

Bugün en en sevgili arkadaşım, manevi ablamın oğlunun 1 yaş seremonisinde idim.
(AAA arkadaşlarının bebekleri olmuş sende tık yok dediğinizi duyar gibiyim)
Ama bugün itibari ile önümdeki iki yıl boyunca anne olmayı erteledim. İki yıl sonra tekrar görüşülmek üzere gündem olabilir. Belki.... ;)

Son bir ayımızı doğum günü ve çalışmalarına ayırdığımız için bugünün tadını çıkardık. Aynı zamanda tüm gün yüksek ökçeli ayakkabı üzerinde ve 17 tane çocuk gürültüsü ile ayarımızda hafif bir oynama oldu tabiki.

Neyse bunları es geçip gelelim güne yemeklere...
Anneler ve kalabalık sebebi ile dengeleri şaşırmış çocuklardan bir nebze uzaklaşıp direk mamalara gelmek istiyorum.

Cezeryeler

 Hatıra kurabiyeleri...

 Eklerler...

 Çocuklar için topitoplar...

 Poğaçalar...
Tarçınlı kurabiyeler...
Börekler...
Kuskus salatası...
Yaprak sarma...
Yoğurtlu kabak...
İşte mide spazmı geçirme sebeplerimiz.

Ve sayelerinde çocuk olduğumuz jelibonlarımız.


 Çocuklara çaktırmadan ara sıra kaptık.... :)


 Masayı yavaş yavaş doldururken fırsattan istifade bir kare...


Günün sonunda misafirlere dağıtmak için hazırlanmış anı hediyeleri....






Ve işte pastamız teşrif etti :)

 Günün en keyifli kısmı mamalara saldırdığımız an...

 Günümüze başka 1 yaş çocukları da katıldığı için pasta üzerinde kısa süreli bir isim bonbardımanı yaşandı.
(Evet evet tüm arkadaşlarımın çocukları var ve konu tartışmaya kapandı)


 Tok bir mide, şişmiş ayaklar, ağrıyan bir baş ve Çocuksuz Ama yorgun bir Deniz hepinize iyi akşamlar diler!..

Öpüldünüz

25 Nisan 2012 Çarşamba

Nasıl derler günün ganimeti :)) işte.

Yapmaktan en çok keyif aldığım şeylerden bir tanesi, ihtiyacım olmamasına rağmen alış-veriş yapmak.
(Yok bu cümle olmadı. Şöyle; sadece almak. Veriş kısmı bu cümlede yer almıyor)

Evet neyse yapmayı en çok sevdiğim şey almak. Ama aynı zamanda eve döndüğüm zaman cebimde hala paramın olması. Yani hem harcıyacağım hemde vicdan azabı çekmeyeceğim. (bu çok zor görünse de isteyince biraz biraz oluyor)

Ve işte o günlerden bir gün.

İstemek...
Tam isterken bulmak...
Öylece bakarken fiyatını sormak...
Ve indirim lafını duyunca! "Bir daha bu fiyata bulamam" diye dalmak mağazadan içeriye...


İşte tekrar günün ganimetleri.....


 Yüzüklerim Perlavista AVM Prenses bijuteri 
TANE; 6,90




Ve ve ve ihtiyacım olmamasına rağmen bu yeşil şeyler!



 (Kemer ve küpeler sadece ortama ışık katsın diye kullanıldı. Günün ganimetlerine dahil değildir :))


Ayakkabı 79,90 'a 
Beylikdüzü White Corner AVM 'de Kırmızı platform 'dan.

24 Nisan 2012 Salı

Şaşkınım!

Neden mi?
Hiç beklemediğim bir sürpriz ile karşılaştım da o yüzden.

Sabah güneş doğmadan evden çıkarsam bir çok işimi akşam olmadan bitiririm diye hızlı hızlı hazırlanıp kendimi kapıya attım. Kapının kulpuna asılmış bir poşet ile karşılaştım.

İçine bakıp bakmamak arasında gidip gelirken (Ki bu arada poşetin içine dalmıştım) Neyse vel hasıl kelam açtım. Bir çift şiş ve seri şeklinde alınmış örgü ipleriyle karşılaşınca dengemi şaşırdım.

-Hafif bir baş ağrısı, mide bulantısı, çarpıntı ile olduğum yere yığılmışım....
Tabi ki sallıyorum ;) ayakta ve biraz sinirli bir şekilde duruyordum.

Sadece "bana kazak örer misin?" demenin kabacası idi bu. Parkur başında olduğum için poşeti eve fırlatıp günlük koşuma başladım ve fırladım sokağa. Akşam eve dönünce hesabı sorulacaktı nasıl olsa...

Eve dönünce gözlerinin içine bakmamla sinir filan kalmadı tabi. Ve başladım örgünün ilk sırasına. Bu mevsimde kazak örülür mü? demeyin. Adamcağız nereden bilsin mevsimlik işleri.

Neyse işte başladım, bakalım ne zaman bitecek?


Ve deseni biraz belli olmuş kazağın ilk halka arz edilişi!


Biraz Mola!


Aşk; bu küçücük kasede!
 Cut...

23 Nisan 2012 Pazartesi

Sendrom günü...


Hafta başına biraz tatlı biraz bitki çayı ile başlıyorsan , gel birlikte gülelim.
Tüm pazartesi sendromuna inat...


22 Nisan 2012 Pazar

! istanbul constantinople estambul: İstanbul'un altı üstü

İzlemekle kalmamalı!

! istanbul constantinople estambul: İstanbul'un altı üstü: Eğer birazcık vaktiniz var ise bu videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Neler var videoda? zindanlar, mezarlar, şehrin ortasında gömülü kalmış...

Geri dönmek çok mu zor?

Kahve bardağın yarı dolu halde hala çalışma masanın kenarında duruyor.
Kaldırmadım!
Öylece dursun bana seni hatırlatıyor...

Eşofmanların yatak odasının berjerinde, aynı senin acele ile attığın şekilde.
Kaldırmadım!
Öylece dursun bana kokunu hatırlatıyor...

Diş fırçan benim serzenişlerime inat bıraktığın lavabo kenarında.
Kaldırmadım!
Öylece dursun bana gülüşünü hatırlatıyor...

Giderken yine parfüm şişenin kapağını açık bırakmışsın.
Kapatmadım. Kızmadım da!
Öylece bıraktım,kokusu tüm odamda...
Nasıl olsa yenisini alırsın.


Bilmiyorum ne yapmalı?
Mesela saat koleksiyonunu sana göndermeli miyim?
Ya bana aldıklarını?
Özellikle getirttiğin meksika baharatlarını?

Bir paket yapıp sana göndermeli miyim?

Yada yeni evine kendim mi getirmeliyim!
Belki son bir kez yüzünü görsem affedebilirim.
Ya da evden kovduğum için Özür dileyebilirim.


Ben mi?
Ben hala sen giderken oturduğum köşenin ucundayım.
Sen giderken elimde bardağım,
Gözümde yaşım.

Ben hala ağlamaklıyım.
Sana git dediğim için.
Ve ben hala pişmanım gitmene izin verdiğim için...

21 Nisan 2012 Cumartesi

!..

 Gitmek; bazen beklemek kadar kırıcı...   

Silifke'nin Yoğurdu şapka çıkardı!

Herkes bangır bangır katkı maddesi bol hazır gıdalar hakkında bağırırken paket yoğurt almak olmazdı.
Bir yılı aşkın süredir eve hazır yoğurt girmiyor (Ki bu konuda kesin kararlıyım) hep ben mayalıyorum.
Zamanla artık yoğurtlarım paket yoğurtlar kadar katı ve güzel oluyor.


Dün mayaladığım yoğurdumu an itibari ile açtım ve yine her zaman ki gibi Maşallahı var.

Neyse işte size izlemek bize tatmak kalıyor.
(Bu arada kendimi çok acımasız hissettim, Kıskandırmak istememiştim)

Maşallah diyin LA!







20 Nisan 2012 Cuma

Mor mor mor...



Bakırköy' de bugün!

Tipik Alışveriş merkezi durumu. Yemek yemek için ayrılmış kat tıklım tıklım, mağazalar aksine sakin.

Bakırköy Caddesi kalabalıktı ama mağazalar bomboştu. (Ki bu benim işime yaradı)


Bolbol canta ve ayakkabı mağazalarını gezdim.
Bu senenin renkleri Parlement mavisi, hardal sarısı, yaprak yeşili.
Renklerle aram iyi olduğu için bol renkli vitrinler beni çok mutlu etti.


Ve mis gibi sümbül kokusu... Bembeyaz papatyalar. Çeşit çeşit laleler.


Bu anahtarlıkları görünce kendimi tutamadım ve hemen aldım.


Ama eve ayakkabı almadan döndüm. (Ki bu benim için imkansız) Kendimi ilk defa tuttum ve Şu muhteşem 10 pont topuklu ayakkabılara sadece baktım baktım...

Eve dönünce pişman olmadım desem yalan söylemiş olurum. O Yüzden daimi cümlemi söylüyorum.
"Dünyada sadece biz kadınlar ve topuklu ayakkabılarımız olmalı."
Belki bir de süper minilerimiz...

19 Nisan 2012 Perşembe

SADE VE DERİN: BİR ZARF DOLUSU UMUT

"Kendinden uzaklaşmak" için ona yazmak, belki kalbine ulaşmak için...



SADE VE DERİN: BİR ZARF DOLUSU UMUT: Herşey söylenmişken Kendinden uzaklaşmak Ve ulaşmak için başkalarına Sen de yazarsın Ulaşmak için kendine Söylenmemiş sözler ararsın ...

Toprak, Ot ve Ben!

Yine kararsız bir hava vardı bugün İstanbul'da.
Sabah bulutlu ve karanlık, öğlen bol bir güneş, akşama doğru sıkı bir esinti...

Dışarı işlerini öğle saatine erteleyip kahvaltıdan hemen sonra çiçeklerimle ilgilendim. 


Önce artık zamanı gelen kekiklerimi şaşırttım. (Şaşırtma ile aram hiç iyi değil bu arada)


Aralıklı bir şekilde başka bir saksıya, taze toprağa ektim


Spatifilyum'um saksısını büyülttüm.


Köklenmiş Cambria orkide'mi ise ektim. Umarım sağlıklı bir şekilde yeni saksısına uyum sağlar... 
:)) 



18 Nisan 2012 Çarşamba

Biri "BAHAR YORGUNLUĞU" mu dedi?

Bugün bir ara eve uğramayı düşünüyorum. Çok alıştım ben kendi evimdeki sakin, sessiz hayatıma...
Koltuk köşesinde dergi kurcalamak ve güneye bakan balkonda çay yudumlamak.
Tabi eve gidebilirsem... Ki hiç umut yok.


Evde yapmam gereken işleri bırakıp sokağa attım kendimi. Güneş daha tepeye çıkmadan bulutlu bir bahar sabahının tadını çıkarmak için...

Eve biraz erzak almak ve kendimi şımartmak en sevdiğim iş bölümlerinden bir kaçı.

mecitefendi adet: 4tl

Uzun zamandır ayrı kaldığım sabunuma kavuşmak için koşa koşa girdiğim aktarımdan bir dünya doğal ve bitkisel ürün alıp çıktım.(Her zaman ki gibi)

Selülitim olmasa bile yosun sabununun vermiş olduğu gerilme hissini ve tabi ki kokusunu çok seviyorum.



golden rose adet: 2,50tl

Bu kadar şımarmak yetmez biraz dozu arttırayım ki akşama nefis yemekler çıkartayım gibi inandırıcı olmayan bir düşünce ile bu 4 ojeyi de almış bulunmaktayım.
Ve dışarıda ki tüm işleri bitirmek için enerjiye ihtiyacı olan ben supangle de umut arayarak kaşıklıyorum.


Tüm tembel insanların "bahar yorgunluğu" serzenişlerine inat tekrar dışarıya çıkıp işleri halletmek üzere 

BAŞ BAŞ!...