30 Mayıs 2012 Çarşamba

Korkuyorum hala!


Bu gece sabahın ilk ışıkları yanmadan uyandım. Korkunç bir ses duyuyordum. Bir yandan ne olduğunu nereden çıktığını anlamaya çalışırken yataktan fırladım.

Sese bir anlam yüklemeye çalışıyordum. Bir şeylere benzetmeye çalışıyor, tam ne olduğunu bir türlü kestiremiyordum. Cama yaklaştım ve yavaşca perdeyi araladım.

Balkon mermeri üzerinde net bir karaltı vardı. Ne olduğunu anlamak için perdeyi daha çok açıp ne olduğuna dikkat kesildim

Sırtı bana dönük olmasına rağmen kafasını yavaşça döndürdü. Ve beni içine çekmeye hazır gözleri ile gözlerimin içine baktı. Duruyordu, kıpırdamıyordu, ötmüyordu.

Ben ona baktıkça o beni daha çok gözlerine çekiyordu. Şimdi yassı yüzü, iri gözleri tamamen bana dönüktü. Sırtıda bana dönüktü.

Bir kez daha o hiç sevimli olmayan sesi ile çığlık attı.

Bir bebeğin ağlamasına benziyordu. Acı ceken bir bebek gibi çığlık atıyordu.

Bakmamak için direniyordum. Kendimi çekmeye çalışıyordum ama onun bana kocaman gözleri ile bakması ondan ayrılmamı engelliyordu.

Beni gözlerine hapsetmişti.

İri, Siyah gözeleri ve yassı yüzü...

Uzun bir süre daha bakıştık. Yada ben o anki korku ve şaşkınlıkla öyle hissetmiştim bilmiyorum. Çok uzun dakikalarca baktı. Baktı.

Sonu gelmesini isteyerek bakmaya devam ediyordum
İçime tarifsiz bir korku girmişti. Olanları yazarken şuan bile korkum tarifsiz. Bu saat oldu hala atamadım.

Yatağın cam kenarında yatan sevdiceğim elini uzattı. Bana dokundu "Hayırdır" dedi. Ben biraz kıpırdadım ve o aptal şey hiç kıpırdamadı. Öylece duruyordu.

Artık ucup gitmesini istiyordum. Biraz daha hareketsiz durdu. Ve uçtu.

Sevdicek uzun bir süre camın kenarında hiç hareket etmeden durduğumu ve derin derin nefes aldığı söylüyor.



En azından şu kesinleşti. Hayvanlardan korkmayan, hepsine dokunmak için yırtınan ben ilk kez bana istese bile zararı dokunmayacak olan bir kuştan korkmuştum.

Evet artık kesinlikle eminim ben Baykuş'lardan korkuyorum... Baykuşlara dokunmak hatta görmek bile istemiyorum. En azından uzun bir süre...

Aradığımı buldum!


Dün akşam üstü ikindi vaktinin tadını çıkarmak için yürüyüşe çıkmıştım ama bir anda yön değiştirip Watsons'a uğrayıp eksiklerimi almaya başladım.

Kendi tenime uygun şeftali tonu allık arıyordum uzun bir zamandır. Ama bir türlü gönlüme göre bulamıyordum ki MAxfactor bir anda karşıma çıktı.


Ancak Terracotta&Blusher allık biraz simli. Hatta yoğun kullanılınca oldukça parlak.
Rengine vurulmuş olsam bile simli ve parlak yapısına bir türlü ısınamamıştım.

Ama öte yandan tutturmuştum şeftali tonu allık diye. Allığın indirim reyonu bölümünde olması sebebi ile simine bakmadan aldım.

Eve gelip denediğimde ise ne kadar doğru bir karar olduğunu anladım.

Şeftali tonu allığım nasıl oluyorsa hafif sürdüğün zaman gayet mat bir ton olarak yayılıyor.
Ama bİraz daha hızlı şekilde fırça ile dairesel hareketler yapılınca ise parlıyor ve simler ortaya çıkıyor.


İşte sizlerede şiddetle tavsiye ettiğim allığın kodu 404






29 Mayıs 2012 Salı

Gaufree belgo

Belçika usulü Waffle


Güneşli ve hafif esintili İstanbul'dan merhaba! 

Evet dün evimde Waffle partisi yaptım. :)
Tarifim yeni ve pratik. Yanımda sevdiklerimde olunca tadı bir başka güzel oldu.

Pratik tarifi sizlerle de paylaşacağım sevgili mutfak severler.
Ben tost makinasında pişirdim ama siz isteğe bağlı olarak tavada da yapabilirsiniz 
:)

1 adet yumurta
4 çorba kaşığı toz şeker
1'er su bardağı un ve süt
3/4 su bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya

Önce tüm malzemeleri çırpıyoruz ve karışımı 20 dakika dinlendiriyoruz. Sonra ise dediğim gibi ister tavada ister tost makinasında pişiriyoruz.

İşte bu kadarcık!



Waffle yapımında ise fonda...


28 Mayıs 2012 Pazartesi

Gelincik mevsimine yakışan nakışım!





Artık biliyorsunuz gelinciklere karşı beslediğim hayranlık ve sevgi duygusunu. Yeşillerin arasından kırmızı kırmızı boynu bükük selam verip kısa bir süre içinde yok olmaları benim onlara olan aşkımı daha bir besliyor.

3 yıl önce kurdele nakışı ile tanışıp öğrenme aşamasında bırakmış olduğum hobiye mecburiyetten dolayı geri döndüm. Öğrenme hevesi ile renk renk, çeşit çeşit kurdeleler alıp şeffaf kutulara doldurup kaldırmış olduğumu görünce acıdım hem parama hem malzemelere. Başladım yeni yeni tasarımlara...

İlk önce yaptığım nar çiçeği tabloma sizlerden pozitif yorumlar alınca işte yorumlarınız ve nakışım BURADA birde şansımı bu masa örtüsünde deneyeyim dedim.


Tam orta kısmına 3 adet gelincik uyguladığım nakışın kenarlarına farklı farklı tüm nakış tarzlarını topladım.


Sonrasında ise örtünün iki ucuna konseptte uygun açmış ve açmamış gelincikler...


Ayrıntılı fotoğrafları...

Posttu hazırlarken görüyorum ki işlemeyi unutmuş olduğum başaklar var... 
:)


Ütüleyip kullanmak üzere katlarken ise mutlu olduğumu hissediyorum. Bir işi daha muntazam şekilde tamamlamış olmaktan dolayı...



Ve yazmayı sevdiğim şeylerden biride hava durumu.
Ben posttumu hazırlarken İstanbul bulutlu, yer yer yağmurlu, biraz esintili. 
Bir Kasım bebeği olarak sevdiğim hava bu olduğu içinde ruh halim çok sevimli.

Biraz sonra elimde türk kahvesi ile yapacağım balkon keyfimde ise fonda bu duygusal tınılar olacak :)









Hümeyra'nın denizi: Bir çekiliş de benden...

Millet konuya odaklanın!..
Kızlar hadi sizde çekilişe katılın ve ben kazanamazsam bari hediye tanıdığa gitsin :)
Bende size gelip sizde bir kahve içerim bu fincanlarla...

Hümeyra'nın denizi: Bir çekiliş de benden...: Herkese merhaba,blogumu açtığım zamanlar 100 izleyici hayal gibiydi. Ama şimdi bu rakama ulaştım.Bunu kutlamak ve takipçilerimden birinin se...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

dayatmalarda kayboluş..: Blog Star Seçmeleri Sonuçları

Sıralama çok güzel, Kategoriler çok güzel... Ödül sahipleri çok güzel.


Ahh havalarından yanlarından geçilmez artık :)

dayatmalarda kayboluş..: Blog Star Seçmeleri Sonuçları: En sonunda Blog Starlarımızın kimler olduğu belli oldu... Blogger arkadaşları tarafından sevgileriyle ödüllendirilmiş olan bu ...

25 Mayıs 2012 Cuma

Köri, krep ve frambuaz!..

Malumunuz internet konusunda bugünlerde bir hazımsızlık yaşıyorum. 
İşte o sebeple kendimi işlere biraz daha fazla kaptırdım. Ama en çok da mutfakla aşk yaşıyorum. 
Devamlı ya kek çırpıyor yada sebzeleri Ferran Adria misali yağda savurup duruyorum.


İşte benim mutfağımda hazırlanmış en son ki lezzet...


 Köri baharatı ile harmanlanmış mercimekleri tavadan yeni ayrılmış krep hamuru ile buluşturmak...
Sonrasında ise tabağın kenarına biraz frambuaz sosu iliştirmek.

İşte mutluluk için yetecek pembemsi lezzetler!..


Afiyet olsun dediğinizi duyar gibiyim.

Sağ olun, Var olun.
:)




24 Mayıs 2012 Perşembe

Sezon sonuna yetişmeyen sergi...

Bu yazımda kapıma habersizce bırakılan şiş ve iplerden bahsetmiştim.
İşte final!..

İnternetin bağlantı sorunu Ona yaradı zaten. :)
Bir ay önce başladığım kazak bu vesile ile bitmiş oldu. Ama giyme zamanı önümüzde ki kışa kalınca sevdicek hüsrana uğrar gibi olsa da çaktırmamaya çalışıyor.

"Ben zamanında bitirdim. Sen malzemeyi sezon sonunda almışsın" diye bahaneler sunup kışlıkların içine kaldırdım. Ara ara aklıma gelmiyor değil. 
Gönül istiyor sevdiceğin üzerinde görmek ana ne yaparsın işte hayat 
:))

'Ortaya nasıl bir şey çıktı' diye merak edenlere işte fotoğraflar...


 Sevdicek mankenlik yapmaya söz vermişti ama son dakika yan çizdi :(

Çekimler esnasında ses çıkarmadan modellik yapan saygıdeğer kapı ve askıya sonsuz teşekkürler!



Gecikmiş raporlarım var!

"Cumartesi hava yağmurlu, pazar günü güneşli" diye bilmişlik taslayan meteorolojiye uyup tüm hafta sonu planlarını ertelemiştik ki cumartesi sabahı güneşi görünce attık kendimizi sokağa.

19 mayıs şenliklerini bir an unutup Bakırköy meydanında soluk aldık. Saatin 19:00 olması havanın yavaş yavaş kararması sebebi ile bol bayrak ve meşaleli bir Cumhuriyet meydanına merhaba dedik. Kalabalık sokaklar ve boş masa bulunamayan kafeleri geride bırakıp eve döndük.



Yarım kalan gezimizi tamamlamak için. Benim en sevdiklerimden olan meşhur yürüyüşüm için önce Fatih'e gittik.
Oradan Şehzadebaşı, Beyazıt, SultanAhmet yapıp dönüştede Süleymaniye'ye uğrayıp geceyi bitirdik.

Süleymaniye gezimizin olmazsa olmazlarından sayılan Lale bahçesinde nargile ve çay,




Sultan Ahmet meydanında köftemiz ve Çağaloğlu Türk ocağında türk kahvelerimizi yudumlayıp eve bitap bir halde döndük.


Sonraki günlerde ise internetin gazabına uğrayıp sınırlarımı zorlamak adına bir ateş topuna dönsemde souç olarak gayet mutluyum :))

Sizlerin yanında daha sık bulunmak üzere...




18 Mayıs 2012 Cuma

Cuma turnuvası bizde!

Geçen ki yazımda Deniz Kulvar başında! başlığı ile her cuma bizim evde düzenlenen cuma turnuvalarından bahsetmiştim.

Gecenin özeti yazımda ise yediğimiz mamalar ve yazmadığım turnuva skorlarımız vardı.
İşte yine bir cuma akşamı, yine Pes, nargile, tavla ve muhabbet.

İnsan her hafta har hafta hazırlanınca çayın yanına ne versem diye düşünmekten bitap düşüyor.
Ama bu sefer büyük bir yaş pasta ile geceyi tamamlamaya karar verdim...

Öncelikle dün ev halkı için yaptığım ve pratik olması sebebi ile artık hazır keşküle hayır kampanyası düzenlediğim tarifime Buradan ulaşabilirsiniz. Ki kendileri bu yaş pastanın fikir babasıdır :))

Dün 4 adet olarak yaptığım keşkülümün 2 kasesi kalmıştı. Baktım dolapta klasik bir kek çırpmak için tüm malzemeler var hadi dedim yaş pasta yapıyorum. Önce kakaolu güzel bir kek çırptım.




Ortasından kestikten sonra ise keşkülleri ara muhallebi olarak kullandım.
:)


Sonra kakaolu krem şanti ve mevsimin meyvesi çilek
:)


Canınız çekmesin ama bu fotoğrafı da çok güzel çekmişim o yüzden birde yakın plan olarak...


Akşam ise bol sohbet, bol eğlence var.

Eee ne diyelim. Sizleri de bekleriz :))








Çok şımardım kardeşş :))

supercellma: Wuhuuuu Mimlendimm Bebeyimm: Kilometrelerce uzağınızda hiç görmediğiniz, sesini duymadığınız tanımadığınız birini mutlu etmek, yüzündeki tebessümün sebebi olmak ve yüreğ...

17 Mayıs 2012 Perşembe

Bugünüm MİM!

Bu mim  Benim Dünyam dan bana geliyor.
(Kendilerinin namını uzun yıllar önce duymuş olup kendi blogum ile birlikte takibe almış bulunuyorum)

Bu arada mimlenmek güzel bir duyguymuş. Tanıyınca sevdiğim bu duyguyu. :)

Neyse artık başlamalı...

1- Evlilik gerekli midir?
Evlilik zor zanaat. İyi gidiyor gibi gözükürken birden karmaşıklaşa biliyor. 
Yada kargaşanın dibine vurmuşken sakinleşiyor.


Ama aşk, sevgi, saygı VE en önemlisi tahammül etme duygusu varsa gerisi geliyor.


Birde bir kadın olarak kadınlara benden... Sanırım "dizginler bende hey!.. Kime diyorum" modundan uzaklaşmak hatta hiç bulaşmamak lazım. 


2-Evliliğe kadın bakışı, evlilik kadın için tek gelecek midir?
Kişiye göre değişken bu soruyu cevaplamak zor;


Evliliği geleceğine garanti olarak gören kadınlardan değil, Geleceğini onunla geçirmek istediği için evliliği tercih eden kadınlardanım... Heyt be :))


3-Erkeklerin evlilik hakkında görüşü nedir?
Tek bildiğim çok ilgi isteyip aynı zamanda onları çok sıkacak kadınlardan-evliliklerden kaçıyorlar :))




İşte bu kadar.

Kimi mimlesem konusunda kararsız kalsam da fikirlerini merak ettiğim ve benim için önemli olan iki insana
Güzeller güzelim 'e ve Süper Selma 'cığıma gelsin...

Öpüldünüz...








16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kışa hazırlık!

Bugünümü mutfağa ayırdım. Kış için domates sosu hazırladım.
Bir Akdeniz'li olarak salçalı yemek mutfak kültürümüzde yok. Genel olarak salata, domates soslu ve sebze ağırlıklı besleniyoruz. İstanbul'da yaşadıkça farklı yemekler mutfağımıza girse bile yinede zeytinyağlı tatlardan vazgeçmem.

(Zor da olsa sevdicek de alıştı.)
:)

(Önce yıkadım)

Tüm ayrıntıları ile fotoğrafladım çünkü kırmızı ve yeşili birbirine çok yakıştırıyorum.
:)

(Bu fotoğraf sadece kabuk yığını arasına yeşil yeşil yerleşmiş sapların güzelliğinden dolayı çekildi)
:)


Rendeledim ve kaynattım.


Sonra ise sıcak sıcak kavanozlara doldurup ters olarak soğuttum.


Sıkı bir pazarlık sonrası kilosunu 0.50tl ye 6 kilo olarak aldım.
Rende ve kaynama faslından sonra ise 4 kiloya kadar düştü.
Sonra balkondaki erzak dolabına yerleştirdim.

Kışın bol bol domates soslu tarhana çorbası yapıp içimi ısıtacağım...

:))


15 Mayıs 2012 Salı

İstanbul 'da yağmur var!

Sabah hava karanlık olunca işlerimi evden yapmaya karar verdim. Şu sıralar hızla bastıran yağmur sesini duyunca ise biraz cam biraz balkona koştum. Hafif ıslandım (Hayır çok ıslandım ve hala üşüyorum :D)

Bazen yaramaz olmak gerekiyor.
Elime kitap ve çay ikilisini alıp balkona çıktığımda ise bu sevimli şey beni karşıladı.

  

Bir kaç gündür açmasını bekliyordum ve bugün serpildiğini gördüm.
Henüz tam açmadı.
Gördüğünüz üzere bir tomurcuğu uzamış meraklı gözlerle süzüyor.


İçinde kırmızı kırmızı büzüşmüş şekilde duranlar bir kaç güne kadar görünmeye çıkarlar. 

Çiçek beslemeyi çok sevdiğim için onların bu sevgime karşılık renkli renkli açmaları ile daha bir mutlu daha bir pozitif oluyorum.

Şiddetle tavsiye edilir...
:)

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Nihayet!

Ve işte bir kitabı daha sonlandırmanın mutluluğu içindeyim.

Baştan sarmayan sonlara doğru biraz sarsa da yinede tam kaptıramadığım bir kitap oldu Ateş ve Buz.

Bırak gerilmeyi üzerine düşünmedim bile. Neyse bazen öyle talihsiz seçimler yapabiliyorum :)


Okumak isteyenler için;
"Ateş ve buz- Julie Garwood"


Chicago'da bulunan yerel bir gazetede çalışmakta olan Sophie Summerfield Rose, büyük bir hikayepeşinde koşan kararlı ve enerjik bir muhabirdir. Patronu 5K yarışına katlacak olan William Harrington hakkında yazmasını talep eder ve genç kadın bu kaba ve kendini beğenmiş adamla iki saati aşkın bir süre boyunca inanılmaz derecede sıkıcı bir görüşme yapmak durumunda kalır. Ertesi gün yarışta olanlar ise Sophie'nin Alaska'ya doğrubir maceraya sürüklenmesine neden olur. Bir FBI ajanı olan Jack MacAlister'ın görevi Sophie'yi korumaktır. Sophie ve jack amansız Alaska topraklarındaki tehlikelere karşın tutku dolu bir yakınlık kurarlar. Aynı zamanda Alfa Projesi'nin saklı tutulan gizemini çözmeye çalışırlarken, ölümcür bir düşmanla karşı karşıya gelirler. Sophie aradığı büyük hikayeyi Alaska'da bulmakla kalmaz, aynı zamanda kendisini de bir hikaye konusu haline gelir. 



Çikolata aşkına!

Genel olarak yapmadığım şeylerden biridir internet üzerinde gördüğüm tarifleri yapmak.

Ama http://birtutamkekik.blogspot.com/  da İki renkli kolay pastayı görünce çok severek sıvadım kolları.

Birde son dakika misafir telefonu alınca çok isabet oldu.

Hem pratik hem leziz olan herşeye varım diyor ve paylaşıyorum. Benim gibi çikolata sevenlerin çikolata krizine son verecek olan bu tatlıyı
:)

Tarifin orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

Afiyet şeker olsun.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Gelincikler zamanı!

Bugün hava tam benlik. Yağmur ha yağdı ha yağacak modunda. Semtim her zamanki gibi sakin. Parkları boş.




Bir yanda yüksek binalar bir yanda yapılmayı bekleyen arsalar sayesinde İstanbul gibi yerde site hayatı yaşarken aynı zamanda bol bol ot, çiçek kokusunu doya doya içime çekebiliyorum.

(İşte bahar yorgunluğunun bana işlememe sebebi)

:)



Bende havayı görünce dışarıdaki işlerimi yapmak için kendimi attım sokaklara. Alınacakları alıp eve dönünce de  evde mesaiye devam ettim tabi ki.

(iş hiç bitmez)

Evin dekorasyonuna katkı sağlamak için kasnağa germe işi tablo yapmaya başlamıştım. Sularla fazla haşır neşir olunca yarım kalmıştı. Dün gece hızlı hızlı bitirip bu sabah fotoğrafladım.

Mutfağın suları çekilince aldıklarımı yerleştirmeye tekrar başladım. Bugün hem dışarıdaki hem evdeki işlerimin hepsi bitti.

 İşte böyle bir şeyler :)


Mutfak ve banyonun son hali halılar kuruyunca sizlerin karşısına çıkacak.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Mutluluk şu kadarcık!

Neyse kötü anılar unutulmalı. O yüzden güzel bir haber.
Arkadaşımın görünce beni hatırladığı ve alıp hediye getirdiği çilek fidesinin ilk meyvesi an itibari ile kızardı.
3 günlük su macerasından sonra onun bana gülümsemesi ile herşeyi unuttum.

İşte ilk meyvem ve tatlı tatlı rengi!



Ama daha hala dalında koparmaya kıyamadım. Tek olduğu için nasıl yiyeceğimizi bilmiyoruz. 
Sanırım bir ısırık ben bir ısırık sevdiceğim olarak paylaşacağız. 

Tabi kıyıp dalından kopartabilirsem!..
:)




Moral mi o da NE?


Bu derin sessizliğimi merak ediyorsunuz biliyorum. Dünya afetleri desem! Ne denli aydınlatıcı olurum acaba.

Tam mutfak ve banyo dekorasyonuna kendimi kaptırmış son hız kalanları bitirip yatmışken Sevdiceğimin "Kalk evi su basıyor" haykırışları ile can hıraş yataktan fırladım.

Kim? Neyi? Nasıl? modundan çıkamadan bazadan ayaklarımı sallamam ile sulara gark olmam bir oldu.

Evet evet doğru okudunuz evimi su bastı. Basmak ne kelime sulara gömüldü.
Mutfaktan fırlayan su 135  evin 100 m²sini göle çevirmişti. Tabi hep soğukkanlı olduğunu iddia eden ben kal gelmesi sonucu öylece durdum. (moral yerlerde yazmak isterim ama yere düşecek moral yoktu. Beni terk etmişti. Koca bir sıfır)

Ama sevdiceğim kaslı kolları sayesinde (ki kaslar ilk defa işe yaradı :) battaniyeler ile tüm suları banyodaki gidere gönderdi. Tam yarım saat sonra tüm evin suları yok olmuştu.

Oysa sabah yorgunluk ve ağrılardan uyanamayan da bendim. Şaşırtıcı!

Neyse böylece kazasız belasız atlattık. Şuan ev kalk gidelim modundan biraz hallice. Halı namına yerlerde bir şey yok. Ev yenileme fikri ile alınmış ve yerleştirilmiş herşey tekrar kutulara kaldırıldı. (Henüz kutularını bile atmamıştım :((

İşte o gün bu gündür evden sabah çıkıp akşam giriyorum. Moral bulmaya çalışıyorum. Elinde fazla olan varsa bir zahmet...


7 Mayıs 2012 Pazartesi

dayatmalarda kayboluş..: BLOG STAR SEÇMELERİ

Ve işte bende varım! Haydı sizde...

dayatmalarda kayboluş..: BLOG STAR SEÇMELERİ: Bugünlerde bir ödül furyası aldı başını gidiyor.. Her televizyonu açtığımda birleri birilerine ödül veriyor… ‘Filanca üniversite...

6 Mayıs 2012 Pazar

Buket buket aşk!


Bugün biraz böyleyim!

Neden bir gelin buketi içinde olduğunu anlayamayan enginar gibi...

Şaşkın, Karışık, Yorgun ve Huysuz.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Son dakika golü!

Yok yok yanlış okumadınız. Bir son dakika golü geldi çok sevgili arkadaş grubumdan. Biri o haber verdi, Diğeri öbürü haber verdi diye düşünüp bana haber vermeden çıkıp gelmişler. 
:)

Bense tüm yatak odasını yazlıklarla, mutfak ve banyoyu yeniden dekore etmek bahanesi ile dağıtıp pc karşısında internete yeni inen dizimin bölümünü izlerken şaşkınlıkla açtığım kapımın tam karşısında duran bu gruba bir anlam yüklemeye çalışıyordum.

Onlar şaşkın ben şaşkın, başladık günün tadını çıkarmaya :)
(Ne yaparsın işte eli mahkum)
:D

Şaka bir yana tatlı, sıcacık bir gün oldu. Bir yandan sohbet ettik bir yandan çayın dibine vurduk.
(Çok feci çay tiryakisiyim de!)


Bunlarda son dakika golü yemiş Pembe Deniz hamaratlıkları 
:D


Hamaratlığı bir kenara atıp vuruyorum mutfağın dibine.

Böyle giderse çok ahçı olacağım çoookkk!


4 Mayıs 2012 Cuma

Bugün tasarım günü I

Tamam tamam itiraf ediyorum. Sizleri ihmal ettim.(Kötü kızım ben) Ama geçerli sebeplerim var. Yahu bir anlatsaydım önce hemen kızdınız... :(

Taaaa kış aylarından kafamda tasarladığım dekorasyon değişikliklerini yavaş yavaş hayata geçirmeye başladım.

Evimde her odama ayrı renk ve tarz belirledim.

Yatak odam mor ve beyaz. (Mobilyaları elime fırça alıp boyamadan önce kahverengi idi. Evet bayağı bir kutu boya ve fırça ile tüm takımı boyadım.) Kötü kızım demiştim sanırım :)

Oturma odam pembe, kahve, krem.

Salonum siyah, kırmızı, beyaz.

Bir tek banyo ve mutfak için ton belirliyememiştim. Taki bu kışa kadar. Kışın kafamda tasarlayıp şimdi hayata geçirmek için başladım koşmaya.

3 gündür sokaklarda tarzımı arıyorum Allahım. Offf off

Çarşamba günü Ikea (Her ne kadar kalite olarak yetersiz görsem de)
Perşembe günü Koçtaş, Bauhaus. (Banyo havluları ve çiçekler uğruna)
Bugün ise (Cuma) Perla vista içinde English home, Zen Harmony (Tekzen) ziyaretleri yaptım.

Eve gelince fark ettim ki Ikea, koçtaş, Bauhaus 'tan hiç bir şey almamışım. English home 'den mutfak masa örtü takımlarını, Zen Harmony 'den çiçekler, havlular, banyo paspası, banyo takımları ve tepsileri aldım.

Günün sonunda almak istediğim her şeyi alıp evime geldim. Ama sizin biraz beklemeniz lazım :)) Ahh evet bekleyin biraz. Merak insanı dinç tutar. (Bir Pembe Deniz atasözü)

Pazartesi evimde büyük temizlik var. Temizlik sonrası aldıklarımı yerleştireceğim.


Ama alışveriş merkezleri içinde sakinliği, düzeni ile en sevdiğim olma hakkını elinde tutan Perla Vista 'mdan sizler için bir foto.




2 Mayıs 2012 Çarşamba

Totem!..

Totemlere bağlı bir insan olmamama rağmen bir ilk yaptım. Blogumu açtığım ilk gün kendime sardunya aldım ve blogla birlikte büyüdüğünü görmek için fotoğrafladım.

Eve geldiğinde açılmamış tomurcukları şimdi hızlı hızlı açıyor, hatta soluyor.

İşte benim, senin, BİZİM çiçeğimiz. Hepimizin çiçeği sardunya huzurlarınızda.

İlk günü...


 Bu günü...




İlk ödül ve sonsuz heyecan (ÇOK YÖNLÜ BLOGGER ÖDÜLÜ)



Pekala millet ben ve ödülüm buradayız.
Hem ilk ödül olması sebebiyle şu yeşil yuvarlakların heyecanı, hem hiç beklemediğim anda gelen hediye şaşkınlığı :O

Nasıl mesudum anlatamam. :D (Kıskanmayanlar el kaldırsın kalanları görelim)  :D

Şu üstüme yapışan havalı durumu kenara atıp geliyorum yapılması gerekenlere...

Ödülün kuralları:

1. Siz de 11 arkadaşınıza vereceksiniz bu ödülü.


Benim ödülümde;




! istanbul constantinople estambul
! Stockholm Sendromu
Cafe Melange
Dünyaya Polyanna gözleri ile Bak! Belki, o zaman mutlu olursun!
IVIR ZIVIR KUTUSU
nerGİZLİhikayeler
October&April
supercellma
! ♡ηυяѕαℓкιмι™ ╰☆╮
buram buram kekik kokusu

Ve ödülümü gönderen SADE VE DERİN 'e gitsin...

2. Ödül aldıklarını bloglarına gidip haber vermeniz gerekiyor.


Umarım başaracağım.




3. Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz. (Geldik zurnanın zırt dediği yere.)
Bu soruya üç defa cevap yazdım sildim. Ama pes etmedim.


-Keyfimin sebebi; şansın hep benimle olduğunu bilmek.
-Özlediğimi hissetmek için yağmura ihtiyaç duyuyorum. Ve bu sık sık ağlamamı engelliyor.
-Mutlu olmam için  kafe, kahve ve bir dost yeter.
-Bir kuş olmak istemezdim. Mevsim olmak isterdim. Yumuşak bir bahar mevsimi.
-Bir insanın bana değer verdiği göstermesi tüm hayatımı ona bağlamama yeter.
-Ben bir aşk kadınıyım. Ve tam bir AKREP kadını :)
-Gün içinde kendimi dinlediğim tek zaman Güneşin batma anı ve o turunculuğu. Yanımda karanfilli çay ve bir parça kek ile...


4. Size ödül veren kişiye teşekkür edin.


Düşünürken yorulmama sebep :) SADE VE DERİN 'e teşekkür ederim.

5. Versatile Blogger Ödül fotosunu blogunuza ekliyorsunuz.