30 Nisan 2013 Salı

Gece yemeği (Onigiri-Japonya)

Merhaba blog canlarım
Haftaya koşturarak girmeyin sonra oturmak için yer bulamıyorsunuz 
;)
Ben uygulayamıyorum bari siz uygulayın da benim gibi sürünmeyin.


Efenim dün 5 dakika beni görmeye diye gelip doyamayan ve yatıya kalan arkadaşlarıma kalpten teşekkür ediyorum 
Onların gelmesi ve kalması normal bir durum tabi,
olayı anormalleştiren ve post olmasına sebep olan olay aslında gece yemeği başlığı.

Evet!.. Son 4 yıldır özel bir durum olmadıkça asla 7den sonra yemek yemiyorum.
1 porsiyon meyve veya bir avuç kuru yemiş filan.

Ama dün gece sohbete doymayıp sabaha kadar oturmaya niyetlendik.
Durum böyle olunca gece 3 sularında feci bir mide kazıntısı yaşayan misafirlerimin karnını doyurmam gerektiğini düşünüp atıldım mutfağa.

Ben hep 38 beden olup son 1 yıldır 36 bedene inmiş olmanın derin huzuru ile yememek için direndim.
Arkadaşlarıma değinmiyorum zira kendileri beden konusunda 
50 bedene doğru hızla gittiklerini söylediler
:D 
Artık doğru yanlış bilemeyeceğim

Gecenin 3'ünde ne yapılır demeyin resimlere göz atın.


Birde kızlara sevdiğim tat olan japon yemeklerinden bahsediyordum.
(Özel olarak japon mutfağı değil tabi ki tüm lezzetlere karşı ayrı bir ilgim var)

Arkadaşın biri saatin kaç olduğuna aldırış etmeden demesin mi "Hani şu pirinçli toplardan bahsediyordun! Yappp sanaaaa" diye.

Aldık mı gece gece başımıza belayı.
Neyse arkadaş denilince akan sular durur benim köyde.
Sıvadım kolları kızlara Onigiri yaptım.


Arkadaşlar 50 bedene merdiven dayamış yeni nesil olunca Onigiri'lerimiz de devasa büyüklükte oldu ;)
İçinde Ton balığı, mayonez ve mısır var.


Birde yosun olacaktı ki malumunuz gece saat 03:00 :)
Soya sosunda kızartılmış hali orjinal hali ama kızlar ilk kez tadacağı için ben yarısını kızarttım.

Arkadaşlarla yapılan gece sohbetini, Soya sosu aşkımla birleşen Onigiri'yi,
Dostlarla geçen koca bir günü ve tüm faaliyetlerin sonunda sizlere yazmak ferahlığını hiç bir şeye değişmem :))

Dingin geceler!..


26 Nisan 2013 Cuma

Buluşmak "hayal" olmasın adlı Post!

Çok sevdiğim blog dostlarım
Neler yapıyor, nelerden hoşlanıyor, neyi hiç yapmayı sevmiyorsunuz bu ara?

Ben mi? Ah ben Ah ben.
Koşturmaktan herkesi ihmal etmeye başladım.
En başta da sizi tabi ki 
:(

Biraz kariyer yapayım hayatımı düzene sokayım derken her şey iyice birbirine girdi.
Malumunuz biraz fazla koşturan, hiç oturmayan,
çevresinin genişliği sebebiyle bol bol dert dinleyen akabinde duyduklarını kafasına takıp aynı gece kendi rahatsızlanan psikopat bir tipim.

Hal böyle olunca...
Bir türlü kendi işlerime vakit bulamıyorum.

Artık buna bir son verip tam gaz post, yazı, çizim, çekim işlerime başlıyorum.

Onları ihmal ettiğim için sitem eden bir grup arkadaşım bir araya toplanıp bana seslendiler.
Bende tüm işlerimi bırakıp yanlarına koştum :)


Eee o kadar gitmişim kızlarla buluşmaya fotoğraflamadan olmaz değil mi?


Evet bence de olmaz!


Ev sahibimizi hamaratlığı ile tanırım zaten :)
Birde leziz yapar ki sormayın.
 Özellikle yöresel tatlar sunar bize.


Yine bugünde birbirinden güzel tatlar vardı sofrasında.
Bir yandan yedik içtik bir yandan hasret giderdik birbirimizle.
Ve yine her buluşmamızda verdiğimiz sözü verdik
"Bundan böyle sık sık buluşalım"
Umarım sık sık yapılan buluşmalara katılabilirim :(


Sevgiyle kalın a dostlar!..
:)



22 Nisan 2013 Pazartesi

Aldım aldım aldım!

Merhaba blog dostlarım
Bu güzel akşam üstünü çocuklar gibi şen, çiçekler gibi renkli geçirin emi!
;)


Birde baktım ki uzun zamandır "Ne aldım" postu yapmıyormuşum.
Sizde beni hiç alışveriş yapmıyorum sanıyorsunuz değil mi?
Yok öle şey :) Almadan hayat mı geçer?

Uzun zamandır havlu ihtiyacım vardı.
Birde havlu için farklı renkler istiyordum.
Aradım taradım buldum :)


Üç rengi el havlusu olarak aldım.
Gri tonu da yaz mevsiminde lavabonun önüne paspas olarak kullanıyorum.
Malum lavabonun önü hiç kuru kalmıyor.
Sonra birde yeni giydiğiniz çorapla basınca filan :(
Aman allah korusun ;)


Efenimm bunlarda bambu oluyormuş.
Artık satıcı mı attı kafadan yoksa ciddi ciddi bambu mu bilemedim!
Pamuk şeker pembesi ve kınalı yeşil tonlarını görünce bambu filan dinlemedim alıverdim hemen.


"Lavabo önüne bir adet yetmez" belki diye düşünmeye vakit bırakmadan bu üç rengi görüp beğenmiştim bile :) 
Bulunca da hemen aldım.

Şuan ev havludan geçilmez oldu.
Artık ne yaparsınız ihtiyaç hepsi...
Yoksa benim hiç suçum yok :(



16 Nisan 2013 Salı

Fotoğraf fuarı ve Gezginay

Pek değerli blog dostlarım size güzel haberlerim var :)
Bu hafta çok çok güzel blogerlar ile tanıştım.
:)


İstesem ayarlasam denk gelmez ama Gezgin Ay o kadar güzel kalpli bir insan ki 
Onun güzel kalbi sayesinde buluşuverdik.
:)

Birde Seyhan'dan Hayata Dair blog sahibesi vardı gezimizde.
Fuar girişinde buluşup ortak noktamız olan fotoğraf üzerine bir gezi yaptık.



Davetiyelerimiz Gezginay'ın hediyesi olunca kapıda onu bekledik.
Kısa bir tanışma, sarılma faslından sonra başladık hem fuar gezmeye hem muhabbet etmeye.

Fuarın güzel yanlarından biride Serhan Serter in semineriydi.
Çok severek dinledim.
1 saat sürmesi beklenen seminer 2 saat sürdü.
Tadından yenmedi tabiki ;)

Çok zevkle keyifle dinledik anlatılanları
bir sürü bir sürü bilgi edindik.



Diyorum ya şanslıyım ben. Çok güzel insanlar ile tanıştım.
Ve sık sık çekim gezileri yapmaya karar verdik.

Anlayacağınız maceralarımızı sık sık okuyacaksınız ;)

Keyifle kalın




8 Nisan 2013 Pazartesi

Acemi bloggerın Acemi Fotoğraf çekim günü ;)

Musmutlu yeni haftalar hepinize
Hafta sonumun pek iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim.
O yüzden bu haftaya derin bir nefes alıp girmek,
Ve eğlenmeli-koşturmalı, gezmeli-tozmalı, yemeli,içmeli
planlar yapıyorum ;)

Malumunuz Canon'umla başım biraz dertte.
Kendileri ile bazı programları hala beceremiyorum.
Ama yılmam benden kaçışı yok :D


Biraz biraz başladım kaba taslak çekmeye.
İşte İlk fotoğraf çekim yürüyüşümden bir kaç kare...


Fotoğraf çekmek birazda taban kuvveti istiyor.
Çünkü bol bol yürümeli bir gezi yapmanız gerekiyor.
Ve rahat kıyafetler seçmeniz lazım.
Çünkü nerede-ne zaman yeni bir kare için yere yapışacağınız belli olmuyor.


Model olmayı kabul eden ve saatlerce tüm didişmelerime tahammül gösteren
arkadaşıma ayrıca teşekkür edeyim.


Kendisini her türlü böcü börtünün içine sokmama rağmen kız tek kelime bile etmedi ;)


O kadar yürümenin, dağlar bayırlar arşınlamanın bünyeye verdiği zararı bir an önce kapatmak lazım değil mi?
:)

Eh artık iyi-kötü yorumlarınızı esirgemezsiniz sanırım!





5 Nisan 2013 Cuma

Güneşli Günler Merhaba!

Merhabalar blog dostlarım,
Malumunuz havalar artık güzel, her yer mis gibi çiçek kokusuyla dolu.


İşte bizde bu güzel havayı değerlendirelim diye arkadaşımla açık havada kahvaltı ile güne başladık.


Ufak ufakta bir şeyler aldım kendime :)


Ve güzel bir haber ile ayrılayım.
İşte çileğimin ilk çiçeği...
Artık meyvesini bekliyoruz ;)






2 Nisan 2013 Salı

PARFÜM NOTALARININ ÖNEMİ


Tüm kadınların parfüm aşkını tekrar tekrar perçinleyeceğini düşündüğüm bu yazıyı iftiharla sunarım.
Araştırma sahibinin ellerine kollarına sağlık
;)

Bir kesim için değişilmez, başka bir kesim için adı sanı bilinmez, başka bir kesim için ise hastalık derecesinde geniş bir skalada sahip olunması gereken bir ürün; parfüm. Artık genç yaşlı demeden herkes, kendisine has bir kokusu olsun istiyor; ki bunda yanlış olan hiç bir şey yok.

Ancak bilinmesi gereken bir nokta var ki; her şeyi kullanırken olması gerektiği gibi bu konuda da bilinçli bir tüketici olarak, sadece kendimize değil parfüme de hak ettiği saygıyı gösterebilmemiz gerekiyor. Parfüm kullanırken dikkat ettiğimiz en önemli etmenler, güzel kokması ve kalıcı olmasıdır, değil mi? Bu iki özellik parfümün temel yapıtaşı durumunda zaten. Bu yazıda ise bu etmenlere
dikkat etmemizin altında yatan şeyleri incelemeye çalışacağız.
Gerçek bir parfümün sahip olması gereken en birincil özellik; parfümün notalarının olmasıdır.

Bu notaların kalitesi, parfümün kalitesini belirler. Nota, kabaca bir tanımla parfümün yaydığı kokuların tümü oluyor. Notalar, üç çeşit halinde parfümlerin tanımlanmasına yardımcı oluyor.


Üst Nota: Parfümü sıkıtığınız anda burnunuza gelen, etrafran duyulan ilk kokudur. Ilk olması çok önemlidir, çünkü temel notadan güzel bir koku sağlarsa alıcısına ulaşması kolaylaşacaktır.
Bu notadaki koku çeşitlerinin en dikkat çeken ortak özellikleri; keskin, dikkat çekici olduğu kadar uçuculuğu da diğer esanslara göre daha yüksek olan türlerden oluşmasıdır. Zencefil ve narenciye kokuları, tam da bu nota için uygun kokulardır.


Orta (Kalp) Nota: Parfümü üzerinizde taşımaya başladığınız andan sonra üst notadaki keskin kokunun zamanla kaybolduğunu hissedeceksiniz. Kaybolan kokunun üst notaya ait olduğunu
söylemiştik. Üst nota, görevini orta notaya devreder. Üst notanın keskin uçuculuğundan sonra, orta nota daha yumuşak ve ağırlığını hissettiren bir havada yerini alır. Ağırlıkla floral (çiçeksi)
kokulardan elde edilir. Tabi ki de meyveli veya taze kokulardan da oluşabilir. Orta noktanın hepsinden ayrı olarak en önemli olan bir görevi vardır. Bu ise sonraki aşamaya hem kullanıcının hem etraftakilerin bünyesini sonradan gelecek olana hazırlamaktır.


Alt (Temel) Nota: Burası, parfümün esasen olduğu yerdir. Orta nota etkisini kaybettikçe kendisini ortaaya çıkarır. Üst ve orta notalar parfüme bir tema verirken, alt nota parfüme benliğini
kazandırır. Bu benlik sayesinde parfüm kalıcılık ve derinlik içerir. Diğer notaların aksine bu notanın içerdiği koku molekülleri ağır çözünür ve kalıcı olur. Bu notanın içerdiği koku, kullanıcının
kendine has vücut kokusu ile bütünleşerek parfümün tanımını oluşturur. Her parfümün, herkeste aynı güzellikte durmamasının sebebi işte bu notadır. Bu notanın içerdiği kokular ile vücudunuzun
kokuları bütünleşerek bir bağ kurabilirse kişiye yakışan bir parfüm ortaya çıkar. Aksi taktirde istenilen sonuçları almak kolay değildir.


Parfüm, bu şekilde bir sıralama oluşturur ve bu sıralama zamanla birbirleri arasında köprüler kurarak uyumlu geçişler yaratır. Ancak bu şekilde parfümün başarılı olmasından bahsedilebilir.

Parfümün başarısından bahsederken bu temel detayları öne sürmemiz gerekir, ayda yılda kaç adet
sattığından değil.

Detaylı bilgi için: ilkay@siparis.im