16 Temmuz 2012 Pazartesi

Ve GalliPoli'deyiz. (Gelibolu)


Kalabalık bir şehre merhaba dedik. Bunu zevkle yazmamın sebebi Yerli turist akınına uğrayan şehitliğin bende oluşturduğu MUTLULUK!
Ben tek bir noktada şehitlik var ve sadece o kısmı gezeceğimizi düşünürken
aslında şehrin her adımında anılar, korunmuş sığınaklar, saygı anıtları olduğu görüp şaşırıyorum.

(Bu bir gezi yazısı olacaktı aslında. Olamadı...
Hüzün sarınca her yanımı böyle şeyler çıktı ortaya.
Umarım hataları ile kabul görür, Seversiniz notlarımı)

Gezinin her anı kalbimde hep burukluk ve hüzün vardı. Hep ağlama isteği.
Toprağın her adımında vücudumu saran üzüntü, acı ve korku.
Ve bu hisler sayesinde ağzımda bol bol dua...

Şehitliğin içinde ana binalar var buralardan bilgiler alıp hediyelik eşya dükkanlarını gezebiliyorsunuz. İşte onlardan bir tanesi...



Ve içindeki hediyelik eşya dükkanı


Serinlemek için gölgeye sızmış bir keçi


(Çok sevimli, küçücük)


Ana şehitliğe giderken yol üzerinde sıkça rastladığımız sığınaklar. Dedim ya tek bir noktadaki değil şehrin her adımındaki hatıralar saklanmış, korunmuş.


Yine yol üstünde...



Buda benim çılgın sevdicek. Bir yandan poz veriyor bir yandan "Kimler top atmış canla başla birde bana bak"  diye söyleniyor.


İşte en meşhurlarından en tepede, şehrin tam zirvesinde...


Bir yandan ağlıyor, bir yandan dualar ediyoruz. Canını milletine feda etmiş tüm yüreklere.




Kan kokusunu hala duyduğumuz Conkbayırı.
Yiğitlerin sesi toprağın her zerresine işlemiş sanki.
Taşlar dile gelip anlatmaya hazır, rüzgar "ALLAH ALLAH" nidalarıyla esiyor...


Yiğitlerin asıl mekanı, Ebedi yolculuğun ilk adımı.
Şehitler orada dipdiri bedenleri ile gelenleri selamlıyorlar. 
Denizin kokusu, çamların gölgesi hepsi bir araya gelmiş koruyorlar bağrına bastıkları genç mücahitleri...


Güneş pırıl pırıl.
Sanki gelenlere yardım edercesine esiyor rüzgar tatlı bir uğultu ile.
Her yer milletimin insanları ile dolu toprak ise  yiğitlerimle.
Hüznün en derin yerindeyim. Edepsizce geziyorum konuşuyorum gülüyorum hala.
Onlarda bana gülüyor...
"Biz herşeyimizi feda ettik, sizler için" diyorlar. Gülümsüyorlar, "Siz rahat olun biz herşeyi hallettik, gezin gönlünüzce."
Kulağımın dibinde nefesleri var. Açlık kokuyor, savaşmaktan yorgun düşmüş bedenleri ile yanıbaşımızdalar.


Ağlamak ve ağlamamak arasında bocalamaktayım.
İncitmek istemiyorum genç bedenleri. Ruhlarına acı vermemek için ağlamıyorum, ağıt yakmıyorum. Oysa bir bıraksam kendimi...
Sadece sessizce fısıldıyorum "ruhlarına Fatiha"


Yamaçlara kurulmuş menziler. Kıvrımlarında acı var sanki. Yada sebebini bilmediğim başka şeyler.
Arada biraz başkaldırış...

(Yok yalnış görmüyorsunuz arka planda bir plaj var. Yaşanmış herşeye inat kahkaha sesleri geliyor bulunduğumuz tepeye. Biz insanlar ne kadar benciliz değil mi? Ne kadar umarsız, ne kadar boş)


DUR YOLCU!
Bilmeden gelip bastığın bu toprak,
Bir devrin battığı yerdir...





























2 yorum:

  1. ramazandan sonra bizde inşallah çanakkale ve geliboluya gitmeyi düşünüyoruz...
    kareler harikaydı canım....
    kocaman sevgiler....

    YanıtlaSil
  2. çok etkileyici bi yere gitmişsin.

    YanıtlaSil